Kayıtlar

Resim
Yansımalar İnsan en çok hangi yansımayı sever ki? Kimisi aynadaki kendi yansımasını, kimisi suyun üzerindeki gökyüzü yansımasını, kimisi evinin içindeki sıcaklığın gece ile kararmış camına yansımasını, kimi de kendi huyunun suyunun çocuğundaki yansımasını sever. Çocuklarımızın bizim yansımamız olduğuna dair eminim konusunda çok çok uzman kişiler bolca psikolojik yorumlar yapmış kitaplar yazmıştır. Ben en fazla anne gözüyle gördüklerimiz yazabilirim. Bu sayfadaki tek amacım ve beklentim de içimden geçeni bol bol ve olduğu gibi yazmak. Bugün içimden bunlar geçiyor. Kim bilir belki çocuğumda, çocukluğumun; anneliğimde annemin izlerini gördüğümdendir. Bizi biz yapan yansımalarımız aslında ya da o gördüğümüz yansımalara nasıl baktığımız. Camdaki çiçek yansımalarına bakarken çiçeklerin güzelliğini görmek de, camın tozunu görmek de aslında seçimimizden ibaret. Her şey hep kötü ya da hep iyi olamaz. Önemli olan, “olan”ı kabul halidir. Bahar geldi ama evdeyiz diye vah vah demek yerine içimizd

Zamanı geldi

Resim
  Zaman kimine acı verirken, kimine huzur, kimine mutluluk verir. Eskiden #zalimsinzaman etiketini çok kullanırdım. Hızla büyüyen küçücük minicik bebeğim büyüdükçe zamanın ne kadar hızlı geçtiğini görür, “bir şeyleri kaçırıyorum, zaman çok hızlı geçiyor, yetişemiyorum” hissinden kurtulamazdım. Tabii sonra işler değişti. Zamanın zalim olmadığı, aslında hızlı da geçse, insana kattıklarının değerli ve eşsiz olduğu “aydınlığına” vardım. Zamanın hızlı geçmesi değil de “nasıl” geçtiğine odaklansak aslında yaşamın da ne kadar kıymetli olduğunu fark edebiliriz. Zalim dediğimiz zaman aslında yaşamımızdan ibaret. O’nu zalim diye etiketlemek, yaşama yapıştırdığımız bir etiket. Artık yaşama “zalim” demeyi bıraktım. Artık zaman ne kadar hızlı geçerse geçsin durup, anın kıymetini bilmeyi öğrendim. Zam’an dediğimiz şey o kıymetli “an”lardan oluşmuyor mu zaten? Bunu gerçekleştirmek keşke parmak şıklatınca hemen mümkün olsa. Hala “yetişemiyorum” hissi, o içinde olduğum muhteşem yaşam denizinde paçala

Dönüş

Yine uzun bir ara verdim. Neredeyse bir sene olmuş. Ne kadar ara versem de yazmak hep beni mutlu ediyor. İçimden gelenleri, kafamdan geçenleri paylaşmak güzel bir duyguymuş. Ne kadar uzun ara versem de vazgeçmem. İşler güçler elverdikçe yazacağım. İşe başladım. Tam tamına 2,5 sene aradan sonra avukatlığa dönüş yaptım. 3 ay oldu. Mesleğimi sevmiyorum, bu bir gerçek ama hukuku seviyorum. Şu anda çalıştığım yeri de sevdim. Sanki uzun zamandır orda çalışıyormuşum da ara vermişim hissi var. Belki de mezuniyetten beri hep hayal ettiğim gibi bir iş ve işyeri olmasındandır. Keşke hem bu işte çalışıp hem bütün gün Demir'imle olabilsem. Demir'ime olan özlemimin yerini hiçbirşey tutamaz tabi ki ama onun geleceği için çalışıyor olmanın motivasyonu var. İleride benden gururla bahsetmesi de benim en büyük mükafatım olacak.  He bir de hergün, o çok sevdiğim boğazı görüyor olmak da işin bir başka güzel yanı -ya da ben fazla polyanna oldum- ;) 

yeni yıl yenilikler getirsin

Zaman ne çabuk geçiyor.  Tatildi, yazdı, ameliyattı, demir yürüdü, diş (ler) çıkardı vs vs derken hooop yeni yıl geldi. Hoşgeldi 2015. Bakalım bize neler getirecek :) Zaman su gibi akıp gidiyor.  Belki 2015 daha yavaş geçer ;) Belki de öyle güzel geçer ve bizler tadını çıkarmayı becerebiliriz ki sanki zaman çoook yavaş geçmiş gibi olur, hayıflanmayız ;) Ne dersiniz, olur mu ki? :D 

Bozcaada

Resim
Tatil dönüşüydü, bayramdı derken Bozcaada yazısı biraz gecikti. Maceralı geçen üç günden sonra Bozcaada'ya gitmeye karar vermekle ne iyi yapmışız. Balayımızdan beri, 6 yıldır hep bi Bozcaada'ya gitme isteğimiz vardı. Kısmet bu seneyeymiş.  Tek kelimeyle Bozcaada'ya bayıldım. Harika bir yermiş. Keşke daha önce gitseydik. İlk gün, feribottan indik, yolu ve adayı bilmediğimizden, yolun bizi götürdüğü gibi gittik. Bilmeden plajların olduğu bölgeye doğru gitmişiz. Önce etrafa, plajlara biraz bakındık ve o bölgede gördüğümüz, fiyatı uygun ilk otele yerleştik: Otel Sulubahçe.  Bozcaada'daki birçok otel gibi, bahçe içinde ufacık bir villayı otel yapmışlar. Çok temiz, güzel bir otel. Oteli işleten aile de çok tatlı insanlar. Yorgunluğun üstüne otelde uyumak iyi geldi. Hele ki, hiç çıt çıkmayan bir yerde uyumak çok güzeldi. Etraf, o kadar sessiz ki, insan huzurlu bir şekilde mışıl mışıl uyuyor. Üstelik araç içinde geçen çok sıcak iki geceden sonra Bozcaada'nın ser

Tatil Maceramız - 2 - Kampinge devam

Resim
Geldik Foça'ya! Öve öve bitirilemeyen kampingi bulduk. "Sazlıca Kamping" Kapıdan girdik, önce denize, ortama bakacağımızı ona göre karar vereceğimizi söyleyince giriş ücreti almadılar. Kapıdaki görevlinin yönlendirdiği kişi tahminimizce kamping sahibiydi. Minibüste konaklayacağımızı söyledik ve bize ileride bir yeri işaret ederek "karavanlar orada kalıyor, orası güneşin alnı, işinize gelirse bakın işte!" dedi ve dönüp arkasını gitti. İlker'le birbirimize baktık ve derhal oradan ayrıldık. Zaten övüp durdukları plaj bişeye benzemiyor, küçücük bi yer. On kişi olsa dipdibe denize giriyorsun. Ne idüğü belirsiz tiplerle dolu bir yer!! Ve sahibi çok saygısız! Müşteriye toklar herhalde ya da tipimizi beğendiremedik. Neyse bi yer daha var oraya da bakalım dedik. "Acar Camping" Oradakiler daha da beterdi. Kapıya yanaştık. "-giriş ücretli" "-biz bi bakalım beğenirsek kalacağız" "-siz ücreti verin, kalmazsanız çıkarken iade ederiz&quo

Tatil maceramız - 1 - Kamping

Resim
Tatilin kötüsü olur mu? Olmaz tabi! Bizimki gibi olumsuzluklar olan bir tatilde olsa tatilin kötüsü olmaz. Bu tatilde öğrendik ki biz ailecek maceracı değiliz. Kamp yapmak hevesi ve planıyla yola çıktık. "kamp yapmak" pek bizim beklediğimiz gibi gitmedi. Daha doğrusu kamp alanları pek beklediğimiz gibi değildi.  İlk gün Ayvalık'ta konaklamayı düşünmüştük. Yine de yol üstünde, Burhaniye/Ören'de ki bir kampinge bakmaya karar verdik. Beğenirsek orada bir iki gece konaklarız diye düşündük. Ve, kamping sahiplerinin kendini beğenmiş, suratsız burnu havada tavırları olduğu gerçeğiyle tanıştık. İlk durağımız olan 'Altın Camping'de girişteki görevlinin ilgilenmesiyle kamp alanını ve sahili gezdik. Ağaçlık bir alan, ufak da olsa güzel bir sahil, etraftaki birkaç çadır ve araç dışında kimsenin olmadığı sessiz sakin, yani herşeyin güzel olduğu bir yer. Ta ki fiyat bilgisi sorana kadar! Görevlinin bizi götürdüğü kampingin sahibi bayan, bizi görüp 'lütfen!' yer