İnsan en çok hangi yansımayı sever ki? Kimisi aynadaki kendi yansımasını, kimisi suyun üzerindeki gökyüzü yansımasını, kimisi evinin içindeki sıcaklığın gece ile kararmış camına yansımasını, kimi de kendi huyunun suyunun çocuğundaki yansımasını sever. Çocuklarımızın bizim yansımamız olduğuna dair eminim konusunda çok çok uzman kişiler bolca psikolojik yorumlar yapmış kitaplar yazmıştır. Ben en fazla anne gözüyle gördüklerimiz yazabilirim. Bu sayfadaki tek amacım ve beklentim de içimden geçeni bol bol ve olduğu gibi yazmak. Bugün içimden bunlar geçiyor. Kim bilir belki çocuğumda, çocukluğumun; anneliğimde annemin izlerini gördüğümdendir. Bizi biz yapan yansımalarımız aslında ya da o gördüğümüz yansımalara nasıl baktığımız. Camdaki çiçek yansımalarına bakarken çiçeklerin güzelliğini görmek de, camın tozunu görmek de aslında seçimimizden ibaret. Her şey hep kötü ya da hep iyi olamaz. Önemli olan, “olan”ı kabul halidir. Bahar geldi ama evdeyiz diye vah vah demek yerine içimizdeki mutluluğu yansıtıp güneşe, açan çiçeklere, ötüşen kuşlara bakışlarımız çevirmeliyiz. Son günlerdeki 20li yaşları fotoğrafları da gösteriyor ki hayat o yaşlarda eğlencesi, boş vermişliği, keyfiyle güzelmiş ama şimdi ki yaşlar da yaşamın kıymetini bilmek, farklı bir boş vermişlikle hayatı yaşamak da çok güzel değil mi? Bugün bir arkadaşım Hıdrallez duası paylaşmıştı “hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, her şeyin mümkün olduğunu unutmasın” demişler. İçimizdekileri dışımıza yansıtmayı öğrendikçe hayatta her şey mümkün değil mi?
Yansımalar
Yorumlar
Yorum Gönder